Adana nin kurtulusu
Adana'nın Kurtuluşu ve Ermeni,Fransız İlişkisiYazının Yayınlanma Tarihi 04 Ocak 2012
Fransanın sözde Ermeni soykırımını daha kabul etmesinin yanında Anadolu topraklarının işgali sırasında da Türk’e olan düşmanlığını göstermiştir. Fransızların işgal ettikleri yerlerde Ermeni yanlısı politikaları bu düşmanlığı kanıtlar niteliktedir.
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından Birinci Dünya Savaşı fiili olarak sona ermiş; fakat Fransa ve İngiltere gibi İtilaf (Emperyalist) Devletleri’nin gözü, Anadolu topraklarının üzerinden kalkmamıştı. Ateşkesi ve galip gelmelerini fırsat bilen Fransa ve İngiltere, savaş sırasında(1916) aralarında imzaladıkları Sykes – Picot Antlaşması gereğince hareketlerini devam ettirmişlerdi. Bu antlaşmayla Fransa ve İngiltere Anadolu topraklarını aralarında paylaşmıştı. İngilizler, 3 Kasım 1918’de Musul’u işgal etti. 9 Kasım 1918’de, İskenderun İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafından işgal edildi. 11 Aralık 1918’de, Fransız subayları komutasında yerli Ermenilerden kurulu 400 kişilik bir Fransız taburu Dörtyol’u işgal etti. 17 Aralık 1918’de, İngiliz ve Fransızlar, deniz yoluyla getirdikleri kuvvetlerle Mersin’i işgal ettiler. Fransızlar, bu kuvvetten ayırdıkları Yarbay Romieu komutasındaki Doğu Lejyonu (Legion d’Orient) adı verdikleri birliklerle Tarsus, Adana, Pozantı, Ceyhan, Kozan, Toprakkale, Osmaniye, Bahçe ve İslahiye’yi işgal etti. Ayrıca; Fransızlar, Birinci Dünya Savaşı’nda göç etmiş olan Ermenileri ve yerli Ermenileri silahlandırdılar ve Ermeni yanlısı bir politika takip etmişti
Adana’nın Fransa tarafından işgali sırasında yaşanan Kaç Kaç Olayı, bu yanlı politikanın en önemli örneğidir.
Adana Kuzey Cephesi’nde Fransız kuvvetleri Kavaklıhan, Aflak ve Karboğazı Savaşlarıyla Milli Kuvvetler karşısında yenilgiye uğramıştı
Bu yenilgilerin ardından Adana’daki Türk nüfusunun çoğunluğundan ve özellikle Karboğazı Savaşı yenilgisinden ürken Fransızlar ile şehirdeki Türk nüfusu çoğunluğunun Ermeni Devleti’nin kurulmasına engel olarak gören Ermeni komiteciler, Adana’daki Türkleri bölgeden uzaklaştırmak için planlar yapıyordu.
Kaç Kaç Olayı, bu sinsi ve vahşi planlardan birisidir. 10 Temmuz 1920’de başlayan bu olayda[3], Fransız askerî üniformasını giyen Ermeniler Türklerin evlerini basıyor, çoluk çocuk demeden öldürüyor, ve mallarını yağma ediyordu.Canını kurtarmak için mallarını bile almadan kaçan Türkleri ise Fransız uçakları bombardımana tutuyordu] Bu olay 13 Temmuz 1920’de sona erecek, geride çok sayıda Türk’ün katledildiği Kaç Kaç Olayı tarihe geçecek ve bu olay Fransız işgalinin kara bir lekesi olarak anılacaktır.
Bu olaydan önce yine Adana Kuzey Cephesi’ndeki savaşlar sırasında Fransızların göz yumduğu Ermenilerin Haziran 1920’de İncirlik, Kâhyaoğlu, Camili ve Dedepınar’da Türklerin evlerini ve mallarını gasp etmeleri, hakaret ve tecavüzde bulunmaları ve katletmeleri de yine Fransızların Türk düşmanlığının bir örneği sayılabilecektir.
Bu hazin olaylar öncesi savaşlarda Milli Kuvvetler’e karşı bir üstünlük sağlayamayan Fransız kuvvetleri, artık Adana ahalisi arasına casuslar yerleştirecek ve propagandalarla halkın Milli Kuvvetler’e olan desteğini azaltmak isteyecektir. Bunu takiben Fransız kuvvetleri ile Milli Kuvvetler arasındaki çatışmalar daha da kızışacaktır. Milli Kuvvetler tüfekle ateş ederken, Fransız kuvvetleri makineli tüfeklerle karşılık veriyordu. Milli Kuvvetlerin cephanesi de oldukça azdı. Üstelik Milli Kuvvetler içine yerleştirilen casuslar da Fransızların üstünlük sağlamasında etkin bir rol oynuyordu.
Nihayet Yüreğir Ovası’nda kontrolü sağlayan Fransızlar, halkın Milli Kuvvetler’e olan desteğini azaltmak için bir bildiri hazırlayacak ve bunu Adana Ermeni Matbaası’nda bastıracaktır. Ermeni, Süryani ve Rumlardan oluşturdukları Nasihat Heyeti,bir Fransız birliği koruması altında tüm köylere bu bildirileri dağıtmıştır.
Gördüğünüz üzere, Adana’nın işgali yıllarında Türk düşmanlığı Fransız’ın Ermeni’ye, Ermeni’nin de Fransız’a desteğiyle hep beslenmiştir. Bunlara rağmen casusluk faaliyetleri ve dağıtılan bildirilere karşı Milli Kuvvetler de bir bildiri yayımlamıştır. Bildirinin satır aralarındaki önemli yerler şunlardır:
“KÖYLÜ MÜCAHİD VATANDAŞLARA
Ey Müslüman Köylüler:
(…) Silahlarınızla düşmanı istihkamlara tıkarak şehirlerde mahpus gibi yaşattınız. Binlerce askerini mağlûp ve perişan ve taburlarını esir ettiniz. Bu fedakarlıklarla din ve namusunuzu ve topraklarınızı muhafaza ettiniz. Müslümanlığı ve Türklüğü parlattınız. Bütün memleket ve cihan-ı İslâmiyet, Adana Cephesi’ni ve müdafilerini alkışladı. Herkesin nazar-ı tahsin ve takdirini celbettiniz.
Vazifeyi cihad henüz bitmemiştir. Düşman hâlâ memleketimizdedir. Muhacirlerimize ve askerlerimize ve hatta hastahanelerimize canavarca bombalar atıyor. Müslüman ve mazlum kanına susamış duruyor. Fırsat buldukça köylerimizi yakıyor. Karılarımızın ve kızlarımızın namusuna tecavüzden ve bulduğu yerde mallarımızı yağmadan hali kalmıyor. Son muharebede bir çok Ermeniler, Fransızlarla beraber, Müslümanlara eski zulümlerini tekrar ettiler.
(…) Düşman memleketimize girmiş dururken, bununla muharebe yedi yaşından yetmiş yaşına kadar farzdır. Bütün Müslümanlar bu vazife ile mükelleftir. Düşmanın, Ermenileri kovduğuna ve Adana’yı Müslüman memurlara teslim ettiğine ve ahaliye tatlı muamele ettiğine sakın inanmayın. Bunlar Müslümanları aldatmak ve muharebeden vazgeçirmek için uydurulmuş yalanlardır. Düşman sizin kuvvetinizden korktuğu için bu kuvveti zayıf düşürmek ve aranıza fitne sokmak üzere şeytan gibi yalanlar uyduruyor.
(…)Ecdadınız daima az kuvvetlerle düşmanlarını ezmişlerdir. Resulullah Efendimiz Hazretleri daima az kuvvetle bir çok kalabalık müşrikleri mağlûp etmiştir. Siz, O ecdadın evlatlarısınız ve O Peygamber-i Zişan’ın ümmetisiniz. Siz haklısınız, çünkü toprak ve memleket ve din ve namus sizindir.(…)Yedi aydan beri dava ettiğimiz ve uğruna muharebe ettiğimiz istiklalimiz, düşmanlar tarafından mutlaka kabul ve tasdik edilecektir. İstanbul’da düşmanların tarafı olan Ferid Paşa Hükümeti düşmüştür. Düşmanlarımızın pek yakında Cenab-ı Hakk kendi memleketlerinde de belalarını verecektir. Onlar zaten şimdiden birbirlerini yemeye başlamışlardır. Yunan Kralı ölmüş ve ordusu isyan etmiştir. Almanlar, Fransızlar’a karşı diş bilemektedir. Birkaç ay sonra aralarında tekrar harp başlayacaktır. Şark ordumuz, Kafkasya’da Ermenileri bozuyor. Kars Kalesi’ni zaptederek, binlerce Ermeni askeri ve zabiti esir aldık. Dinini seven, memleketini seven ve namusunu muhafaza etmek isteyen, düşmanla daima muharebeye hazır olsun ve esnân erbâbı durmayıp cephelere koşsun.
Allah bizimledir.
Adana VilayetiMeclis İdaresi
(imza okunamadı)
Anadolu ve Rumeli Kilikya Adana Heyet-i Merkeziyesi
Adana Vilayeti Meclis-i Umumisi tarafından halka beyanname.
Teşrin-i sani (Kasım)1920”
Bildirinin satır aralarında da yer aldığı gibi “Son muharebede birçok Ermeniler, Fransızlarla beraber, Müslümanlara eski zulümlerini tekrar ettiler” sözleriyle işgal sırasında zulmün Fransız – Ermeni eliyle yapıldığı gözler önüne seriliyor.
Fransız’ın Ermeni’ye, Ermeni’nin Fransız’a desteğiyle sürdürülen bunca zulme karşın, Fransızların Milli Kuvvetler’e karşı son kez düzenlediği Genel Taarruz’da, Milli Kuvvetler Fransız kuvvetlerini mağlup etmiştir. Ardından Ankara Hükümeti ile Fransızlar arasında yapılan Ankara itilafnâmesi gereğince Adana Türklere devredilecek ve Türkleri öldüren, mallarını gasp eden, ırzlarına geçen Ermeniler, İkinci Dönem İstiklal Mahkemeleri tarafından yargılanacak; 8 kişi idama mahkum edilirken, 1 kişi de beraat ettirilecektir.
Fransa’nın sözde Ermeni soykırımı yalanını bu kadar desteklemesine yukarıda anlatılanlardan dolayı şaşırmamak gerekir. Türk düşmanlığı Fransız’ın Ermeni’ye, Ermeni’nin de Fransız’a desteğiyle her dönemde sürecektir.
Kaynak:http://www.turkcuturanci.com/turkcu/adana/adana'nin-kurtulusu-ve-ermeni-fransiz-iliskisi/msg104234/?topicseen